Yeni Kürtçü açılım süreci, henüz bir yere evrilmedi ve belirsizlikler devam ediyor. İktidarın halkımıza vereceği mutlu haberi bekliyoruz. PKK'nın silah bırakma durumu, sadece Apo'nun isteğine bağlı olarak şekilleniyor. Ancak, bu süreçte farklı açıklamalar ve belirsizlikler mevcut. DEM’liler ve Bahçeli’nin açıklamaları, sürecin karmaşık yapısını gözler önüne seriyor.
PKK'nın silah bırakma durumu, sadece PKK’lılar mı yoksa PYD-YPG de buna dahil mi sorusuyla belirsizliğini koruyor. Suriye’deki Mazlum Abdi, “Mesajı aldık” dedikten sonra, silah bırakma konusunun kendilerini kapsamadığını ifade etti. Bu durum, PKK'nın silah bırakma sürecinin karmaşık bir hal almasına neden oldu.
MHP lideri Bahçeli, bu belirsizliklere itiraz etti. Bahçeli, YPG’nin çağrının dışında olduğunu belirterek, “Kurucu önderliğin doğasıyla çelişkilidir” dedi. Bu ifadeler, Bahçeli’nin PKK’nın kurucu liderine atıfta bulunarak, kendi görüşlerinin ne denli önemli olduğunu vurgulamakta olduğunu gösteriyor.
PKK, sadece bir terör örgütü olmanın ötesinde, uluslararası düzeyde kurumsallaşmış bir yapı haline geldi. Avrupa, Rusya ve Amerika’da örgütsel yapılar kurmuş, belirli bir mali yapıya sahip bir sistem olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, PKK’nın silah bırakma sürecinin sadece bir aşama olmadığını, daha derin bir stratejiye işaret ettiğini gösteriyor.
Türkiye’deki siyasi akıl, bu durumu görmezden gelerek sorun çözmeye çalışıyor. PYD’nin silah bırakması gerektiği ifade ediliyor. Ancak, bu durumun arkasında Amerika ve diğer güçlerin desteği olduğu unutulmamalıdır. Siyasi liderler, bu karmaşık durumu basit bir şekilde açıklamaya çalışıyor.
Günümüzde, emperyalizmin amaçlarının devam ettiğini görmek, Türkiye için üzücü bir durum. İktidar, geçmişteki toprak paylaşımlarını tecrübe etmiş gibi davranıyor. Ancak, bu yaklaşım, tarihi gerçeklerle çelişiyor. Osmanlı dönemindeki millet sistemi, dini kimlikler üzerinden şekillenmişti ve bu durum, günümüzdeki tartışmaların temelini oluşturuyor.
Osmanlı’nın son dönemlerinde, Türk Milleti’nin kanı döküldü ve bu durum, kurtuluş mücadelesinin milliyetçilikle mümkün olduğunu gösteriyor. TBMM’nin kurulması ve Cumhuriyetin ilanı, milliyetçi bir anlayışla gerçekleşti. Bu bağlamda, milletçe bağlı olduğumuz tek önderlik, bu tarihsel süreçten doğmaktadır.